28 Aralık 2011 Çarşamba

Bir yeni yıl yazısı


“Ah bugün çabucak geçsin!” diyerek geçirdiğimiz hafta içleri, “Yaa hiç bitmesin..” diye söylenerek tükeniveren hafta sonları bir yıl ediverdi işte. Önümüzde koskoca yeni bir yıl var diye düşünerek bir sürü yeni plan yaptık kafamızda, onlarca yeni karar aldık. Ama aslında yine “Ne çabuk geçti!” diye hayıflanacağımız bir yıl olacak 2012 de.

O yüzden biraz gerçekçi olmalı, biraz planlı; biraz ciddiye almalı planları biraz eğlence serpiştirmeli aralara. Ne zaman yetecek ki o koskoca yıl bize, ne zaman “doğru zaman” olacak o hep ertelediğimiz hayalimizi gerçekleştirmek için.

Ben 2012’yi beklemeyeceğim iki gün daha..özlediğim arkadaşıma zaman ayıracağım mesela bugün. Sinemaya gitmek yerine bilgisayarımı alacağım önüme ve kilometrelerce öteye ulaşacağım.

Ocak ayındaki hafta sonlarımı nasıl geçireceğimi bilerek başlayacağım yeni aya (hem de doğum günümün olduğu favori aya:))

Sonra 2011’in durağanlığına yeni heyecanlar katmak için öğrenmeye başladığım fotoğrafçılığa sarılacağım dört elle. Yemek tariflerimin fotoğrafları daha afili olacak sitemde!

Mutluluklarım bir eşyaya, bir kişiye, bir olaya bağlı olmayacak. Savuşturacağım gereksiz üzüntüleri (kişileri) elimin tersiyle yeri gelince.

Bugünkü gibi, soğuk havalarda güneş çıkınca mutlu olabildiğimiz gibi, umutsuzluğa kapılmadan önce, çevremizdeki ve içimizdeki güzelliklere bakıp mutlu olalım yeni yılda. Önümüzdeki koskoca yeni yıl çabucak tükenecek - umarım sağlıkla, mutlulukla, heyecanla! Elimizi çabuk tutalım da sıkıca sarılarım sevdiklerimize doya doya..

10 Kasım 2011 Perşembe

Uzaktaki insanlar arasinda..

Bir bayram arifesidir; normalden daha gec vakit uyunmadan once..ve dusunceler dolanmaktadir kafamin icinde umarsiz. Televizyonda melankolik sarkilar gecenin karanligina karisir notalar. Sarkilardan midir, karanliktan mi ben karisik duygular icinde. Alinmak istenen kararlar, celiskiler, edilen sukurler icten ice, kizginlik cogunlukla kendime..Sonra koklerinin oldugu yere seyahat aklimda.
Bayramda Antakya'dayim iste sonunda. Guzel yemekler, ilik hava, icten insanlar. Dinleyecek, sonra anlatacak o kadar cok hikaye var ki burada. Ilk gun yolum bir koye dusuyor. Gunes mandalina agaclari arasindan parlarken, ilk defa tanistigim insanlar bana sarilip gulumsuyor.
Ben biraz cekingen ama ukala gorunmemek icin karsilik veriyorum icten sarilmalarina. Bizim icin sadece kus sutu eksik bir masa hazirlaniyor. Ben mahcup, ama bunun buralarda normal oldugunu dusunerek katiliyorum sofraya. Insanlarin ictenligi beni aglamakli yapiyor. Buyuk sehirlerdeki sahte gulumsemeler geliyor aklima, uzuluyorum paylasmayi bilmeyen insanlar adina.
Yemeklerin bollugundan, lezzetinden,  sohbetlere gecis yapiyorum mandalina agaci manzarali terasa. Yasimi soruyorlar. 30 diyorum. Evli olmamama sasiriyorlar. Nasil aciklarim diye dusunuyorum. ‘iste okul, ardindan yuksek lisans, is guc..’ geveliyorum. Istanbul’da yalniz yasadigimi ogreniyorlar, bakislar daha bir saskinlasiyor. Kendimi uzayli gibi hissediyorum. ‘Bizim koyde kizlar okutulmuyor genelde’ diyorlar. ‘Evlenme yasi 16-20, sonrasinda evde kalmis diyorlar kizlara. Seninki gibi olmali hayat’ diyorlar, bilseler benim onlarinkine ozendigimi kismen. Bilseler en buyuk hayallerimden birinin bir ciftlikte onlar gibi yasamak oldugunu. Farkli dunyalarin insanlari birbirlerine ozenerek hikayelerini paylasiyorlar. Bir yandan bu sahnenin icinde hissediyorum kendimi, bir yandan disardan izliyorum olani biteni. Ozgur irademden, ekonomik ozgurlugumden vazgecmeden onlar gibi olmak istiyorum. O koye zorunlu kalmadan o koyde yasamak istiyorum. Cok mu sey istiyorum diye dusunuyorum.  Bir yandan sohbet ediyor bir yandan dusunuyorum.
Huzun de yasamin bir parcasi. Bayramlarda obur dunyaya gidenleri de aniyor sevdikleri. Her oraya gittigimde oldugu gibi, mezarladikta hungur hungur agliyorum. Öldüğünü bildigim ama uzakta olduklarindan mezarini ilk defa gordugum insanlar cikiyor karsima. Benim icin o an yokoluyorlar. Kucuk capli bir sok yasiyorum. Yokluklarini somutlastiriyorum kafamda birden bire oracikta. Tanidiklari goruyor sariliyorum. Herkes orada o kadar kendi ki - tum maskelerini bir kenara atmis. Keske hep oyle kalabilse insanlar, herseyin bos oldugunu dillerinde degil icinde hissederek daha duyarli yasasa. Alzheimer hastaligina yakalanan bir babanin ikinci oglunu da trafik kazasinda kaybettikten sonra hastalandigini, basina gelenlerin ve geleceklerin tum sorumlulugu bir limon agacinin ustune atip onu kesince rahatladigini anlatiyorlar. Dinledigim hikayeler icime isliyor. Kendimiz gibi yasayip dusunen insanlarla o kadar cok zaman geciriyoruz ki, yuzlerce bakis acisi ve hikayeden mahrum kaliyoruz.. 
Ailemin dogdugu memlekette turist gibi geziyor, yemek yiyor gozlemliyorum her seferinde. Burada beni rahatlatan bir enerji var. Bayrami bayram gibi yasayanlarin arasinda dort gun boyunca hissettiklerim, dinlediklerim, ogrendiklerim paha bicilemez; bes yildizli otellerin lobilerinde asla deneyimlenemez...
Sevdiklerinizle nice guzel bayramlara..

22 Ekim 2011 Cumartesi

Guzel bir Pazar, kolay bir tarif

"Gunlerden Pazar, hava serinlemeye basladi ve yarin is gunu" diye dusunerek uyumaya devam etmek yerine "Gunlerden Pazar, gunes dogmus ve onumde koskoca bi tatil gunu var" diyerek mutlu mutlu yataktan kalktim. Sanirim Pazar gununu daha iyi gecirmek ve ertesi gunun stresini azaltmak icin yapilmasi gerekenlerden biri de erken kalkmak.

Bu enerjiyle coktandir erteledigim ve hic yemek yapmayi bilmeyenlerin bile sadece asagidaki resimlere bakarak pisirebilecegi tarifimi paylasaymak istedim. Bu tarifi de Italyan Yemekleri kitabimi incelerken kendim olusturdum. Demistim ya onceden, hicbir tarifi harfi harfine uygulamam diye. Benim yemegimin adi 'Firinda Kolay Sebze'

Malzemeler:
Hadi simdi bu sebzeleri asagidaki gibi soyun dograyin ve bir cam firin kabina dizin. 

Uzerine biraz su, sivi yag ve salcadan olusan karisimi gezdirdikten sonra kasar rendesi ekleyin. 190 derece firinda 45 dakika (ya da kasarlar koyulasana ve patatese bicak kolayca batana kadar) pisirin. Kolay demistim:) Afiyet olsun!

9 Ekim 2011 Pazar

Kiz kardes olabilmek..

Sansli baslamisim hayata. Erkek beklendigi icin dogmasina izin verilen ve sonradan cok simartilan 3. kiz cocugu olarak eklenmisim bizim aileye. Benden 11 yas buyuk olan en buyuk ablam benden 1 yas buyuk eglenceli arkadasim, benden 10 yas buyuk olan ortanca ablam da ikinci annem oluvermis. Ben kucukken iki annem, (babami da oyunlarimin basrolunde dusunursek) iki arkadasim varmis. Sonralari bu, bir baba bir anne ve iki arkadasa donusmus olsa da, sansli baslamisim iste. Hala da sansli hissederim kendimi hic neden gostermeden kapisini calabilecegim onca insanla hayata devam ediyor olabilmekten--buna dunyanin dort bir yaninda arkadaslar da ekleyebilmis sekilde..Kiz kardes gibi dostlar edinebilmis olarak.

Onlar varken; uzakta, ayni evde, baska sehirde, tatilde, evli yada bekar olmalari farketmeksizin sadece varken; essiz bir guvene sahipsinizdir. Erkek arkadasinizdan ya da esinizden ayrilirsiniz, is gorusmeniz kotu gecer ya da terfiniz gecikir, hastasinizdir ya da sadece bunalimda...onlar VARDIR. Bir telefon, e-posta, 10 dakika mesafe ya da basucunuzda, her ihtiyaciniz oldugunda.

Eger onlardan biriyle paylasmissaniz ayni evi, banyoyu zamanli kullanmayi ogrenmissinizdir,
onun isi varken yemek yapmaya girismis, televizyon izlerken ayni seyi dusundugunuzu farketmis bir kahkaha koyvermissinizdir. Kisaca, PAYLASMAYI ogretmistir onlar size.

"Nasilsin?" diye sorduklarinda, "Iyiyim" dediginizde gercekten iyi olup olmadiginizi anlar onlar..ve konusmaya mi, nasihate mi sadece yaslanacak bir omuza mi ihtiyaciniz oldugunu size sormadan hissederler kiz kardesler. Dunyanin en ANLAYISLI kisileridir sizin icin.

Kavga etmisseniz bile sebebini unutup yeniden dertlesmeye baslayacak kadar kisa surer onlari affetmeniz. Ve aradan ne kadar zaman gecerse gecsin gorusmeyeli, bu yazdiklarim degismez. KALICILARDIR hayatinizda.

Iki tane kiz kardesim vardi benim. Biri annem gibi, biri yaramaz arkadasim..Sonradan cogaldilar; her mekana ve zamana yenilerini ekledim ve kendimle bunu basardigim icin gurur duydum.

Ankara-Istanbul yolunda, degisik mekanlarda olan ve gorusmedigim arkadaslarimi dusunurken doktum icimdekileri satirlara. Yarin ilk is coktandir haberlesemediklerime ulasiyor olacagim :-) Sevgilerimle...

2 Ekim 2011 Pazar

Tavuklu Sebzeli Noodle

Mutlulugu sorgularim cogu zaman.Insanlari gozlemler kimlerin daha mutlu kimlerin eksik hissettigini anlamaya calisirim. Kendimi dinlerim sonra; kimi zaman nedensiz yere mutsuz oluyorum gibi gelir ama nedeni vardir aslinda. O nedeni bulmaya calisirim. Mutsuz eksik hissettigim zamanlarin ise hep birseyler uretemedigim, hayatima yeni seyler katamadigim zamanlara denk geldigini gorurum hep.

O yuzden okurum, o yuzden yazarim, o yuzden resim cizerim, yemek pisiririm, film izlerim, arkadaslarima zaman ayiririm ve aileme, spor yaparim (tamam her zaman degil bazen:), muzik dinlerim. Ogrenecek o kadar cok sey var ki, onlarca yillik omurler aslinda ne kadar kisa her guzel seyi tatmak istedigimizde.

Yemek pisiririm dedim ya. Gecen gun Is Kultur Yayinlari'ndan kendime iki tane tarif kitabi aldim. Biri En Guzel Tava Yemekleri, digeri de Italyan Mutfagi. Ilki uzak dogudan Wok tava ile yapilabilen yemekleri anlatiyor, ikincisi malum Italyan mutfagindan leziz tarifler. Kitaplari aldigim gun daldim iclerine. Tabii ki ilk tercihim uzakdogu mutfagindan olacakti. Ama o kadar farkli malzemeler kullanmizlar ki. Tarifli bir yemek yapacagim cogu zaman oldugu gibi, bir kac tarifi inceleyip marketteen buldugum ve buzdolabimda bulunan malzemeleri kullanarak yeni bir yemek yarattim.
Gozkarari yaptigim icin milimi milimine miktar veremesem de 2 kisilik olacak sekilde kisaca anlatayim nasil yaptigimi.

Nispeten cogu markette bulacaginiz malzemeler:
- Tavuk gogsu
- Mantar
- Patlican
- Noddle
- Sogan ve sarimsak ( nasil da yakisirlar birbirlerine:)
- Soya sosu
- Tatli aci chili sosu
- Zencefil
- Sivi yag
- Yaninda servis etmek icin avakado

Once bir tatli kasigi yagda wok tava icerisinde 2-3 dis sarimsak, miktar olarak onun kadar taze zencefil ve yarim sogan biraz kavrularak ustune kucuk (ister julyen ister kup dogranmis) 3 parca tavuk eklenir. Sogan ve sarimsak karisimi karamelize olana, tavuklar da pembelesinceye kadar karistirilir. Bu karisim bir kenara alinir.

Diger yandan 2 kalip (2 avuc eder sanirim) noodle haslanir ve o da bir kenara alinir.

Sonra patlican wok iceerisinde sivi yagda biraz cevrildikten sonra mantar soya sosu ve biraz su eklenir. Patlicanlar suyu cekip yumusayincaya kadar pisirilir.

Son olarak tum bu karisimlar wokun icerisine eklenir (noodle ve tavuk zencefil karisimi). Uzerine tatli aci chili sos eklenerek karistirilir. (ben avakadoyu eklemeden fotografladim:)


Ben hem pisirirken hem yerken cok keyif aldim.

Belki yeni bir tarif, cizdigim bir resim ya da kucuk hikayelerimi paylasiyor olacagim. Haydi gidin yeni bir seyler uretin. Sevgiyle...

20 Eylül 2011 Salı

Büyüdükçe biz değişirken..

Küçüktük..ama vücudumuzdan çok bakış açımız küçüktü onu bilmezdik. Kocaman hayallerimiz, kendimize göre değişmez doğrularımız vardı. Dışarıdan nasıl göründüğümüzün farkına varmazdık. Kurallar saçmaydı, zorunluluklar gereksiz, mutluluklar anlık, üzülmek çok kolaydı. Hayat ne kadar basitti bize. Aslında tüm sorunlarımızın bir çözümü varken biz dünyanın en şanssız insanı sayardık kendimizi.
Sonra kurallara uymanın bazen işe yaradığını hatta kendi kurallarımızı oluşturduğumuzu gördük. Mutlu olmak zorlaştı, sorunlar çoğaldı, çözümleri azaldı. Hastalıkla, ölümle tanıştı bazılarımız. “Hayat zor!”un gerçekten ne anlama geldiğini yavaş yavaş kavramaya başlamıştık. Stres sardı dört bir yanımızı. İş hayatı, trafik, çevre baskısı, maddi zorluklar, hastalıklar, ülke sorunları diye sürer giderdi stres kaynaklarımızın listesi.
Bir şekilde tutunmak gerekiyordu yaşamaya. Yeni trendler ortaya çıkıyordu her alanda. Spor yapın, pozitif düşünün, sağlıklı yaşayın, empati kurun, duyarlı olun vs. vs. Aslında hepsi, tüm bu trendler anlık mutluluğu öğütlüyordu. Zorunluluklar ve kuralları yumuşatmaya onları katlanılabilir kılmaya çalışıyordu. Bir nevi o çocukluktan gençliğe adım attığınız o dönemdeki gibi yaşayın diyordu.
Yaşımız ilerledikçe önce katılaşmayı sonra rahatlamayı öğretiyordu hayat bize.
O yüzden sanırım hoşgörümün artması anlayışsız insanlara. Kolayca ağlayıp, kolayca gülmem o yüzden.  Sezen Aksu konserine henüz gitmeden, “Eskidendi” şarkısını mırıldanıyorum; belki tüm anlatmak istediklerim o şarkıda. İçimde nedensiz bir özlem, şükrediyorum hayatımdaki tüm hoşnutluklara…
ESKİDENDİ
hani erken inerdi karanlık
hani yağmur yağardı inceden
hani okuldan, işten dönerken
ışıklar yanardı evlerde
hani ay herkese gülümserken
mevsimler kimseyi dinlemezken
hani çocuklar gibi zaman nedir  bilmezken
hani herkes arkadaş
hani oyunlar sürerken
hani çerçeveler boş
hani körkütük sarhoş gençliğimizden
hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken
eskidendi, eskidendi
çok eskiden
şimdi ay usul, yıldızlar eski
hatıralar gökyüzü gibi
gitmiyor üzerimizden
geçen geçti
geçen geçti
hadi geceyi söndür kalbim
şimdi uykusuzluk vakti
gençlik de geceler gibi
eskidendi
hani herkes arkadaş
hani oyunlar sürerken
hani çerçeveler boş
hani körkütük sarhoş gençliğimizden
hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken
eskidendi, eskidendi
çok eskiden
hani çerçeveler boş
hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken
eskidendi, eskidendi
çok eskidendi
hani herkes arkadaş
hani oyunlar sürerken
kimse bize ihanet etmemiş
bizi kimseyi aldatmamışken
hani biz kimseye küsmemiş
hani hiç kimse ölmemiş
eskidendi
çok eskidendi
hani herkes arkadaş
hani oyunlar sürerken
hani çerçeveler boş
hani körkütük sarhoş gençliğimizden
hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken
eskidendi, eskidendi
ah eskiden

Yorum : Sezen Aksu
Şiir : Murathan Mungan
Müzik : Atilla Özdemiroğlu

2 Eylül 2011 Cuma

Sitem..

Nasil yasanir ask aci cekmeden, umut etmeden, umudu kirilmadan. Nasil yasanir beklentisiz, kosulsuz sartsiz..nasil yasanir ask ilk gunku gibi, ilk bakis ilk seni seviyorum deyis kadar heyecanli..nasil yaratilir gozlerdeki o eski parilti..cekip gidesim gelir anlayissizliklara carpinca kalbim. Yine tuz buz olunca cekip gidesim gelir. Dayanamam tukenmelere tuketmelere..anlatamam derdimi, sozcuklere dokunce kifayetsiz kalir..artik gelmesen de olur, ben cagirmadan gelmene kapilmistim..ozlemesen de olur, bensiz uyandigin bir sabah ozledigini soylemen sarmisti icimi. Tutmasan da olur ellerimi, sahipsiz kedi gibi kapida kalmis hissederim yine yanimda umarsizca yururken sen..baska ciftlere bakar eskiyi ozlerim, ellerinin sicakliginda kaybolusunu ellerimin. Gel demesen de olur gidemesem de artik tam yaninda degilken. 

Yine dudaklarimda o asina tuzlu tat yanaklarimdan dokulen. Yeniden ogrenilir mi sensiz yasamak. Sensiz yasamaya adim atma cesareti gosterilir mi?

Not: Not defterimde buldugum bir ic dokus yazisi. 9 Agustos'ta yazilmis. O harfler disa ciktikca bir terapi etkisi gosterir bende:)

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Mutluluk

Ne kadar da farkli tanimlari vardi mutlulugun. Kisiye gore farkliydi, zamana, yasa gore farkli. Bazen gun icinde ayni kisi icin bile degisebelirdi. Bazen sevgilinin bir mesaji mutlu ederdi bizi, bazen pantolon cebinde bulunan bir kagit para. Ama mutlak mutluluk vardi ki herkes erisemezdi ona. Kucuk mutluluklari yakalamak marifet, buyuk mutluluklar ise cogunlukla sans gerektirirdi. 

Su anda karsi komsumuzdan gelen ud sesleri buram buram mutluluk kokuyordu. Yasli komsularimiz Vahide teyze ile Ferit amca yakalamisti mutlak mutlulugu. Ne yalnizlik, ne hayirsiz evlat, ne saglik problemleri ile savasmak zorunda kalmislardi bu gune kadar..uzaktan gorunen buydu en azindan. Masallarin sonu bile "..ve sonsuza kadar mutlu yasadilar beraber" degil midir? Mutlak mutluluk hayati paylasacak, hayat gorusu ayni bir es bulup beraber yakalayacak kucuk mutluluklar bulmaktan ibaretti sanki. Nerde kalmistik..Vahide teyze ve Ferit amca..birinden biri "coluk cocuk ayak bagi olur hayati yasayamam" dememisti. Digeri " para lazim, parasiz mutluluk olmaz" diyerek hayati ertelememisti. Iste simdi, kendi yetistirdikleri evlatlari yanlarinda, bayram gunu, sazli sozlu "mutlak" bir mutlulugu,  kucuk bir mutluluk aninda paylasabiliyorlardi.

Evet, mutluluk kimine gore cok yer gormek, kimine gore en buyuk aski yakalamak, kimine gore zengin olmakti..ama gercekten mutlu ne zaman olacaklardi, kac yer gezip, kac kiside hayal kirikligi yasayip, kac para kazaninca tam anlamiyla mutlu olunurdu ki?? Bu saydiklarimdan hic birinin Vahide teyze ve Ferit amca kadar huzurlu yaslanabileceklerini dusunmuyorum...

25 Ağustos 2011 Perşembe

Beyaz Sayfa..

Derler ya, "hayatımda bir beyaz sayfa açtım"...beyaz bir blog sayfasıydı bu sefer önümdeki. Ne hakkında yazsam diye düşünmedim, ne desem, ne anlatsam. 5 adet kalın defterim vardi içimi paylaştığım; ve mutlaka bir şeyler çıkardı birilerinin ilgisini çekecek yazdıklarımda. Bir kaç dakikalarını ayırıp iç dünyama bir göz atarlardı herhalde diye düşündüm. Açtım sayfamı! Bu sefer sadece kendim için değil, paylaşmak için yazıyorum. Hoşgeldiniz ve yeniden burada görüşmek umuduyla :) Sevgilerimle..