24 Aralık 2012 Pazartesi

2013'ün yolunu gözlerken..


Kendi bakış açımı değiştirmedikçe hiçbir yeni yılın “yeni” olmayacağını anlayacak kadar çok şey yaşamış olarak yazıyorum bu yılki “yeni yıl” yazımı. Ama işaretleri değerlendirmeden de edemiyorum. O açıdan sanki “geçen seneden daha çok şey bekle benden, geliyorum” diye de fısıldıyor yeni yıl kulağıma.
Ama belki de nokta koymak lazım bazı şeylere yeni yılla birlikte. Bitmeyen (ve bitmesi de çok işe yaramayacak) işler, başlanmış ama artık zaman ayrılmayan hobiler, çoktandır gidilmek istenip de gidilmeyen yerler, çoktandır söylenmek isteyip de söylenmeyen sözler, görmek isteyip de göremediklerimiz diye devam eden bir listesi vardır eminim herkesin. Malum internet, Twitter, Facebook özlü söz kirliliğine maruz kalıyoruz bu günlerde ya hani; yüzlerce kişi tarafından, yüzlerce kere paylaşılmış “Dedemin İnsanları” filminden bir cümle var: "Çünkü bilirsin noktayı koymak ne kadar zor olsa da tamamlanmış cümleler eksik kalmışlara göre daha az acı verir.” O yüzden aslında yeni yılda bu yönde adımlar atmak istiyorum. Bir şekilde nokta koymak gerekiyor ve bu iki şekilde oluyor: ya sonsuza kadar vazgeç ya da tamamla.
Bu önemli kararlar bir yana, bu sene kendime yapılacak minik ama mutlu edici bir yapılacaklar listesi hazırladım.
-          Sevdiklerine mektup/kart yaz, kendi elyazınla, renk renk, kokulu kokulu, süslü püslü.
-          Daha çok pekmezli süt iç, sıcak sıcak, her seferinde çocukluğuna göz kırparak.
-          Daha çok yemek ve pasta tarifi dene, başarısız olunca yeniden dene.
-          Kendine bir şövale al, resim çiz.
-          Bilmediğin semtlere git ve bilmediğin yeni restoranlar keşfet.
-          Fotoğraf çek, kendin için çek, projeye dahil olunca sorumluluğa dönüşünce yapamıyorsun.
-          Evde sürekli zencefil bulundur, çaya, limonataya, yemeklere ekle mutlu ol.
-          Surat astığın her an kendine gülümseyecek yeni bir şey bul.
-          Yorulduğunda dinlen, ama miskin olma.
-          Beklentilerini hayatındaki tek amaç haline getirme.
İşte yeni bir yeni yıl listesi, yapınca mutlu olacağım, yapmayınca çok da pişmanlık vermeyecek. Herkese tüm planlarını gerçekleştirebilecekleri, çok güzel bir yıl diliyorumJ

10 Aralık 2012 Pazartesi

Tarçın kokar Aralık..



Kalın giysilerime bürünüp huzur bulduğum, kendimi dinlediğim aylar geldi artık. En güzel Ece Temelkuran ifade etmiş olabilir neden kış aylarını sevdiğimi: “Kış kadınlarının zamanı geliyor..Yaz mevsiminin şımarıklığına ne yapsa ayak uyduramayan kadınların.” diyerek.

Yazınki o koşturmaca, o sıcaklar, o “evde oturup da ne yapacağım, atayım kendimi dışarı” telaşı biter. Ancak canım çok isterse ya da çıkmama değerse çıkarım evden. Dışarısı soğukken en çok da içimi ısıtmak isterim. Yaptığım işlere daha çok yoğunlaşırım ve kendimi daha çok dinlerim.

Evde daha çok zaman geçirdiğim için bir de daha çok yemek yaparım:) Kış ayları demek aşure demek, salep demek, sütlaç demek ve en önemlisi hepsine çok çok yakışan tarçın demek. O yüzden Aralık ayı baharat olsa tarçın olurdu bence; işte bol tarçınlı elmalı pasta yaptım geçen Pazar ben de. Daha önce yapmadığım için bir baz tarif gerekiyordu. Oktay Usta’nın sitesinden aldım tarifi ve yine ufak değişikliklerle bir şeyler yaptım kendimce. 


İşte tarifi:

Hamuru:
1 Su bardağı nişasta
1 çay bardağı sıvı yağ
1 yumurta
2 çorba kaşığı tereyağı (gramlı tarifleri hiç sevmiyorum yaşasın çorba kaşığı, bardak, kase vs.!)
2 çorba kaşığı yoğurt
Yarım paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Aldığı kadar un (kulak memesi kıvamını bilmiyorsanız, elinize yapışmayacak ama aynı zamanda kuruyup dağılmayacak şekilde bir hamur diyebiliriz,  ama Oktay Usta’nın sitesinde yazan 16 çorba kaşığından da çok daha fazla un aldı benim karışım)

İç harcı:
2 çorba kaşığı toz şeker
3 çorba kaşığı pekmez (bunu da tarife ben ekledim ve süper oldu)
6 adet rendelenmiş ortaboy elma
3 tatlı kaşığı tarçın
(İsterseniz ceviz de koyun ben koymadım yine de beğenildi)



Yapılışı:
Tereyağını eritin, sıvı yağı da ekleyin, yumurta ve pudra şekeriyle çırpın. Sonra yoğurdu ve nişastayı ekleyip çırpın. En son vanilya, kabartma tozu ve un. Diğer yandan bir tavada rendelenmiş elmalar, pekmez, şeker ve tarçını bir tavada güzelce kavurun. Pişince pekmez tadı hiç gelmiyor ve karamelize olmuş bir elma tadı elde ediliyor. Hamuru ister kare yapıp içine bolca elma harcı koyup uçlarını bohça gibi birleştirerek, isterseniz de benim yaptığım gibi yuvarlak açıp yine içine bolca elma harcı koyup poğaça gibi sarabilirsiniz. Sonra da üstüne 2 küçük çizik. 190 dereceli fırında üzeri pembeleşinceye kadar pişirin ve üzerine pudra şekeri serperek servis yapın.

Mutfağınızdan güzel kokular eksilmesin :)