26 Eylül 2012 Çarşamba

To Rome With Love

Mars Medya galasının ardından film gösteriminde seçilen filmdi Woody Allen’ın yeni filmi “To Rome with love”. Birkaç kadeh rose şarap ardından ve gece klübü modundan sıyrılıp salonlara girdik..Woody Allen’ın önceki filmi “Midnight in Paris” dolayısıyla yine beklentilerimiz yüksek!
Baştan sona aynı kişilerin devam eden tek bir hikayeleri yerine, hayatları bir yerde kesişen ya da tamamen birbirinden bağımsız kişilerin hikayesini anlatan filmleri daha çok severim; aynı bu filmde olduğu gibi. Umutları, zaafları, hayalleri, hataları, istekleri, gülünçlükleri ve hayal kırıklıklarıyla çok samimi karakterler var filmde. Film başlıyor ve siz onları tanımaya çalışırken birden bire kendinizi onların ruh hali içerisinde buluyorsunuz. Yaşınız kaç olursa olsun kendinizden bir şey bulabiliyorsunuz anlatılanların arasında; ve gerçek hayatta ciddiye alıp karalar bağlayacağımız bir olaya kıkır kıkır gülüyorsunuz. Senaryoda herşey çok tadında ve kıvamında, ne eksik ne de fazla. Tabi ki en sonunda filmdeki tüm karakterlerin bulunduğu şehir Roma’ya henüz gitmemişseniz gitmek isteyerek, gitmişseniz özleyip yeniden gitmek isteyerek çıkıyorsunuz salondan.
Sonrasında filmi izlediğiniz arkadaşınızla konuşurken küçük ama önemli bir detayı ikinizin de farklı yorumladığını görüyorsunuz – izlememiş olanları kızdırmamak için sadece ipucu vereyim Alec Baldwin karakteri.
Filmden gülümseyerek çıktık, Midnight in Paris’ten sonra yükselmiş olan beklentilerimiz karşılanmış şekilde. İzleyin, sonra da kendi hayatınıza dışarıdan bakın, sonra da çok kızdığınız bir olaya Woody Allen’ın gözüyle bakıp gülmeyi deneyin :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder